MİLLİ EĞİTİMDE AMERİKAN SÜTTOZU DÖNEMİ

Üçüncü Dünya ülkelerinde yeni nesillerin sağlıklarını bozarak, onları kendisine bağımlı hale getirmeyi hedefleyen Amerika, İkinci Dünya Savaşı sonunda yoksul ülkelere beslenme yardımı adı altında, un, yağ, peynir, süt tozu göndermeye başladı.
Altmışlı yıllarda geçen, benim de ilkokul dönemini yaşadığım günlerde, Türkiye’deki tüm ilkokullarda olduğu gibi okulumuzun bodrum katında yemekhane oluşturulmuştu. Buralarda ocak üstündeki kazanlarda sulandırılıp kaynatılmış süt tozundan oluşan sıvılarla dolu güğümler her sabah okul hademeleri tarafından sınıflarımıza getirilirdi. Öğretmenimiz beslenme saatlerinde güğümlerdeki bu sıvıyı bir kepçe ile evden getirdiğimiz bardaklara boşaltırdı. Tatillerinde gittiğimiz dedemin köyünde, bardak bardak içtiğimiz mis gibi süte hiç benzemiyordu, süt dedikleri bu sıvı. Mide bulandıran bu şeyi içmek istemediğimizde öğretmenlerimizden azar işitir, içmeye zorlanırdık. Yıllar sonra çocuk felcine neden olduğu anlaşılınca, bazen kazanlarda dibi tutan, yanık yanık kokan bu sıvının asıl marifeti de ortaya çıkmıştı. Hatta arkadaşlarımızdan birisi ilerleyen yıllarda, bu süttozu sütünü bir gün kuzusuna içirdiğini, ertesi gün kuzunun öldüğünü, bir diğeri de evdeki köpeklerinin yiyecek kabına döktüğü sıvıyı koklayıp koklayıp içmeden oradan uzaklaştığını anlatmıştı.
Anımsıyorum, ilkokul beşinci sınıftaydım Sevim adında, adı gibi sevimli kıvırcık saçlı bir kız arkadaşımız vardı. Ailesi ilk Almanya’ya gidenlerdendi. Bir gün çantasından çıkardığı küçük bir kavanozdan siyah bir tozu sütün içine kattığını gördüm. Merakla ona bakarken bir kaşık da benim bardağıma o tozdan kattı. O mide bulandıran sıvı bambaşka bir şey olmuştu. Meğer ailesinin Almanya’dan getirdiği kakaoyu evdeki büyükler toz şekerle karıştırıp küçük bir kavanoza doldurmuşlar.
Uzun yıllar sonra, işin farkında olan ülkemiz bilim insanlarının süt tozu gerçeğini rapor ettiklerini, gazetelerdeki yazılarıyla yöneticileri uyardıklarını öğrendik. Ama gerçekler su yüzüne çıkana kadar biz, sağlık bozan o kimyasalı öğretmenlerimizin masum zorlamalarıyla yeterince tüketmiştik. Bu olay ise “devletler arasında dostluk yok, çıkarlar vardır…” sözünü doğruluyordu.
27 Mayıs Devrimi sonrasında Türkiye’de bağımsızlıkçı, emperyalizm karşıtlığı ülkede yayılmaya başlamıştı. 1963’te kurulan Türkiye Öğretmenler Sendikası, (TÖS) çocuklarımızı Amerikan sütleriyle beslenmesine karşı çıkıyordu. Bazı okullarda öğretmenler bu sütleri içirmeyi reddettikleri için soruşturmalar bile geçirmişti.
Üzerinde tokalaşan iki el resmi olan beyaz çuvallar içindeki unlar tüketilince don ve içgömlek diksinler diye okulumuzun yoksul öğrencilerine dağıtılırdı. Hatta bizim sınıfta babasız bir öğrenciye de verilen bir çuvaldan don iç gömlek yapılıp yapılmadığını kontrol eden Başöğretmenimiz (okul müdürü) öğrenciye önlüğünü çıkartmış, arkadaşın annesinin diktiği, “altında USA yazılı tokalaşan” iki el resminin süs olsun diye, iç gömleğin tam göğüs kısmına denk getirmesi yüzünden tüm sınıfı gülümsetmişti.




Yorumlar