TAŞERON (3)

Muhterem Yıldız sosyal analizlerini irdelerken; “Yaşamın çeşitli kademelerinden geçerek sonradan biçimlenen insanların birey olarak doğuştan hepsini çıplak doğup, eşit olduğunu bildiğimizden, demek ki insanları yetiştiği çevre, büyüdüğü koşullar, birlikte olduğu insanlar şekillendiriyor. İnsanların biçimlenmesi ve bazı tercihlere, belki zorunluluktan belki de seçeneksizlikten yönelmesi sonradan oluşuyor. Burada önemli olan belli aşamalardan geçmiş olan bizlerin tercihlerinizi ne yönde kullanacağınızdır.
At binenin Kılıç kuşananın mantığıyla hareket edip gayri ahlaki ve gayri insani yöntemlerle köşeyi dönmeye, haksız servet edinmeye çalışanların, haksız kazanç elde edip vurgun vuranların, su akarken testini doldur deyip, havuzun başına kurulanların hiç değilse kamu vicdanında yargılanması gerekirken, dişiyle tırnağıyla zar zor ayakta durmaya çalışanları iş bilmezlikle sorgulanması da uygulayıcısı farklı uygulama aynı olan politikaların ve bu politikacıların oluşturduğu sistemin yıkılıp değiştirilmesi gerektiğinin nedenlerinden biridir. Politikada teşbih, teşhis, tespit değil tedavi önemlidir. Hayatta hiçbir şey kendiliğinden oluşmadığı gibi kendiliğinden de değişmez illaki birileri bu görevi üstlenir, bunun zorluklarına katlanır, çilesini çeker ve bedelini de öder. ‘Yarının ne getireceği bugünden belli olmaz’ diyerek kadercilik oynamak, teslimiyetçi davranmak ve işi oluruna bırakmak toplumcu olduğunu iddia eden toplumsal sorumluluk taşıyan kişilere yakışmaz. Çünkü belli bir kararlılığa ve bilince sahip kişiler, yarınları kendileri yaratacağından, bugünden yarının ne getireceğini bilmek zorundadır. Buradan hareketle hangi düşünceye, hangi ekonomik ve sosyal görüşe sahip olurlarsa olsunlar insanlar belli bir kesişme noktasında buluşup hedefe birlikte varırlar.” Saptamalarını yapmıştır.
Yine Yıldız, yaşadığı dönemin objektif bir gözlemcisi olarak ülkemizin 90’lı yıllarda geçtiği süreçlerde gözlemlediği toplumdaki yozlaşmayı politik bir açıdan değerlendirmiştir.
“Şimdilik şekil bir örnek A’ da görüldüğü gibi yaptığımız mücadeleyi, savunduğumuz düşünceyi lekelendirmemek, idealimize gölge düşürmemek için genel seçimlerde partiler, yerel seçimlerde şahıslar önemlidir. Yiğitlerin ruhlarının ve ciğerlerinin meze yapıp yenildiği, özellikle de nitelikli gençlerin etkisizleştirilip yok edilmeye çalışıldığı, kendisini ülkesine ve halkına adamış yazar, çizer ve düşünürlerin sessizlik ve kimsesizlik içinde yok olup gittiği ülkemiz koşullarında bir eli balda öbür eli damda olanların senden çok, “SEN” benden çok “BEN” olup Seninle benim birlikteliğimiz olan “BİZ” adına ahkam kesmelerini, tepemize çöreklenip “İNSAN” tüccarlığı yapanların insanlık onuruyla bağdaştırmak mümkün mü?
Öyleyse orada burada, nerede olursa olsun sen demeden, ben demeden biz denilen halk olgusunu ön plana çıkararak, sistemin aynı doğrultuda dönen ve bizleri parçalayıp yok etmeye çalışan dişlilerini kırarak, Halk iktidarını kurmalıyız. Halk iktidarını kuramayınca, soyguncuların, hırsızların, döneklerin, insan tacirlerinin, itin uğursuzun, vurguncunun, işbirlikçinin egemenliğini kıramayız. Direncimizdeki azmimizi ve kararlılığımızı “Biz halkız ve güçlüyüz!” sözünden hareketle Başkomutan Mustafa Kemal Atatürk'ün ‘Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir.’ sözlerinden almalıyız.”




Yorumlar